Sosyal Medya

Güncel

Fırat Kalkanı’nda hedef PYD içindeki görünmez devletler mi?

Kısa adı USTAD olan Uluslararası Stratejik Tahlil ve Araştırma Merkezi’nden Ortadoğu Uzmanı Hasan Mesut Önder ve Suriyeli gazeteci Hüseyin Bozan, Fırat Kalkanı’nın askeri ve stratejik hedeflerini kaleme aldı.



Türkiye Fırat Kalkanı harekâtı ile bölgenin en etkili iki terör örgütü olan PYD/PKK ve IŞİD’i hedef aldı. Bu iki örgütün kendi arasında bir düşmanlık olduÄŸunun vurgulanmasına karşın, IŞİD’in eylemlerinin PKK/PYD’ye uluslararası destek ve meÅŸruiyet saÄŸlamaktan baÅŸka bir amaca hizmet etmediÄŸi görülüyor. IŞİD’in Kobani’ye saldırmasından sonra PYD’nin elde etmiÅŸ olduÄŸu uluslararası meÅŸruiyet ve oluÅŸan PYD romantizmi, bu iki gücün birbirinin anti tezi olarak kullanılan stratejik aygıtlar mı olduÄŸu sorusunu akıllara getirmektedir. SMDK BaÅŸkanı Halit Hoca vermiÅŸ olduÄŸu bir demeçte; Kobani’yi IŞİD için bir tuzak haline getirip ve Kobani üzerinden IŞİD’i gözden düşüren stratejik aklın üzerinde durulması gerektiÄŸini vurgulamıştır. Halit Hoca, aynı mülakatta IŞİD’e bu tuzağı kuran stratejik aklın Ä°srail olabileceÄŸini iÅŸaret etmiÅŸtir.
 
Ä°SRAÄ°L’Ä°N SURÄ°YE POLÄ°TÄ°KASI
 
Ä°srail kuruluÅŸundan bu yana, Arap olmayan etnik azınlıklar ve Arap olup farklı mezhepsel inanışa sahip guruplarla iliÅŸki kurmayı, varlığını devam ettirebilmek için en önemli adım olarak görmüştür. Bu baÄŸlamda 1950’lerde  “Çevre Ä°ttifakı” adı verilen ve düşünsel kökeni Ä°srail‘in kuruluÅŸundan öncesine dayanan bir strateji geliÅŸtirildi. Bu kavramın mimarı Ä°srail Meclisinde Liberal Parti üyesi olan Baruch Uziel’dir. Bu doktrinde; kurulma aÅŸamasında olan bir devletin jeopolitik kırılganlıklarını gidermek için Kürtler, Marunîler, Nusayriler, Ermeniler ve Dürzîler ile bir azınlık çevre ittifakı kurulması gerektiÄŸi vurgulanmaktadır. Bu stratejik hedefi daha da detaylandıran ve Ä°srail’in temel dış politika hedefi haline getiren belge, Oded Yinon’un 1982 yılında Kivunim (Yönler) dergisinde yazmış olduÄŸu “Ä°srail için strateji” adlı makalesidir. Bu makaleye göre, Suriye etnik ve dini yapısı göz önünde bulundurularak, Nusayri, Kürt, Sünni ve Dürzî bölgelerinden oluÅŸan eyaletlere bölünmesi gerektiÄŸi savunulmaktadır. Suriye’deki mevcut saha koÅŸulları bu hedefe ne kadar yaklaşıldığını gözler önüne sermektedir.
 
Ä°srail eski savunma bakanı MoÅŸe Yalon; Suriye’de çatışan tarafları birleÅŸtirmenin zor olduÄŸunu, çözümün federal sistemden geçtiÄŸini ve Kürtlerin özerkliÄŸinin desteklenmesi gerektiÄŸini vurgulamıştır. Sonuç olarak Ä°srail’in Suriye politikasının zayıf, bölünmüş ve kendi stratejik hedefleri doÄŸrultusunda rahat çalışabileceÄŸi PYD/PKK’nın güçlü bir aktör olarak Suriye siyasetinde etkili olduÄŸu bir yapıyı tercih ettiÄŸi görülmektedir. PKK/PYD’ye IŞİD ile mücadele bahanesi ile verilen desteÄŸin gerçek sebebi budur.
 
Ä°srail, Suriye iç savaşındaki ana aktörlerden biri olan Ä°ran ve Hizbullah güçlerinin sahada erimesi ve Åžii jeopolitiÄŸinin güç kaybetmesini isterken, bir yandan da tanıdığı bir düşman olan Esad rejiminin devrilmesini istemiyor. Ä°srail’in sessiz kalmasının temel sebebinin, düşman olarak gördüğü bölgesel aktörlerin ve vekillerinin birbirini boÄŸazlamasından duyduÄŸu memnuniyet olduÄŸu söylenebilir. Ayrıca Ä°srail devleti içinde bir grubun, Esad rejimi ile rüşvet, baskı ve angajman gibi yöntemlerle çalışılabileceÄŸi görüşü bulunmaktadır. Bu görüşün dayanağı; Åžam yönetiminin Lübnan temsilcisi olduÄŸu dönemde Gazi Kenan’ın kaynak olarak kullandığı milletvekilliÄŸi ve bakanlık yapmış olan Lübnanlı Falanjist Eli Habika üzerinden Ä°srail ile bilgi alışveriÅŸi yaptığı,  Åžabra ve Åžatilla kamplarında Filistinlilerin silahlı eÄŸitim yaptığı bilgisini bu ikilinin Ariel Åžaron’a ilettiÄŸi iddialarıdır. Gazi Kenan’ın daha sonra Mısır’da; ABD, Ä°srail ve Mısırlı istihbarat yetkilileri ile birlikte BeÅŸar Esad’ı devirmeye yönelik bir darbe planına katıldığı ve dönemin Mısır Ä°stihbarat BaÅŸkanı Ömer Süleyman’ın darbeyi Suriyeli yetkililere bildirmesi üzerine Asıf Åževket’in BeÅŸar Esad’dan izin alarak Gazi Kenan’ı öldürdüğü söylenmektedir.
 
MoÅŸe Dayan Merkezi Kürt AraÅŸtırmaları Direktörü Ofra Bengio,  Ä°srail gazetelerine verdiÄŸi demeçlerde ve yazdığı makalelerde; Ä°srail’in PYD/PKK’yı bir siper olarak gördüğünü, elde ettiÄŸi kazanımların Åžam rejimi ile pazarlıkta ellerini güçlendireceÄŸini, bu durumun Türkiye Kürtlerine bir mesaj olduÄŸunu ve geliÅŸmelerin Akdeniz’e açılan bir Kürt koridoruna doÄŸru gittiÄŸini ifade etmiÅŸtir. PYD’nin Rojava sonrası elde ettiÄŸi kazanımlar, örgütü Suriye içindeki en önemli aktör haline getirerek; rejimle, bölgesel ve küresel aktörlerle pazarlık yapan güç, belirleyici oyuncu haline getirmiÅŸtir.
 
TÜRKİYE OLASI RİSKLERİ GÖRDÜ
 
Ä°lk olarak PKK ve PYD arasındaki iliÅŸkiyi vurgulamak yararlı olacaktır. Her ne kadar Batı kamuoyunda ve ABD tarafında bu iki örgütün birbiri ile organik bağının olmadığı iddia edilse de bu durum gerçekleri yansıtmamaktadır. Kürt siyasetçi ve yazar Mehmet Şükrü Gülmüş, Öcalan’ın manevi oÄŸlu olarak görülen Åžahin Cilo’nun Suriye’de halk ayaklanması baÅŸlamadan önce bin 500 kiÅŸilik PKK’lı grupla Kandil’den Suriye’ye geçtiÄŸinin ve PYD ve YPG’nin çekirdek kadrosunun bu grup tarafından oluÅŸturulduÄŸunun, PYD’nin PKK’nın Suriye kolu olduÄŸunun su götürmez bir gerçek olduÄŸunu ifade etmiÅŸtir. Ayrıca basına yansıyan bilgilerde de örgüt ÅŸemasının içinde Fehman Hüseyin, Sofi Nurettin gibi Suriye kökenli teröristlerin PYD’yi PKK adına yönettiÄŸine dair veriler yer almaktadır.
 
Öcalan, Åžam’da bulunduÄŸu dönemde Åžam rejiminin desteÄŸi ile Türkiye’ye karşı eylem yapmış ve Suriye’deki Kürt sorununu rejim adına kontrol altına tutmuÅŸtur. Öcalan yakalandıktan sonra vermiÅŸ olduÄŸu ifadede; baba Esad rejiminin, PKK’nın Suriye’deki faaliyetlerine göz yumulması karşılığında Türkiye’de yoÄŸun eylem yapılması, olası askeri bir harekât için Suriye birliklerinin Türkiye coÄŸrafyasını tanıma amaçlı videolar çekilmesi ve Suriye’deki Kürtler’in PKK çatısı altında toplanması ÅŸeklinde istekleri olduÄŸunu söyledi. Ayrıca Öcalan; Suriye’den ayrıldıktan sonra Muhaberat görevlisi Mervan Zirki El Vatan partisini kurup, PKK’nın siyasi ve maddi mirasına oturduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Bu süreçten günümüze kadar PKK/YPG arasındaki iliÅŸki sürekli olarak sürmüştür. Haseke ilinde ve Kamışlı’daki petrol sahaları yüzünden PYD ve Åžebbihalar arasında çıkan çatışmaları durdurmak için bölgeye giden Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu BaÅŸkanı Ali Memlük’ün bölgenin Åžebbiha lideri Fadi HantuÅŸ’u tutuklatması ve cezaevinde ölmesi PYD ve rejim arasında çatışmayı durdurmaya yetmemiÅŸ, rejim hava saldırısı düzenlemek zorunda kalmıştır. Hava saldırıları sonucunda ABD’nin devreye girmesiyle, Rus ve Amerikalı yetkililerin hakemliÄŸinde PYD yetkileri ve Ali Memlük arasında anlaÅŸma imzalanmıştır.  Rejim ve PYD temasları bunlarla sınırlı deÄŸildir; 18 Eylül 2016’da Rus Hamim Hava Ãœssü’nde PYD ve rejim arasında müzakereler yapılmış ve müzakerede PYD tarafı, rejim tarafından uluslararası alanda muhalefet olarak kabul görülmesini ve özerk yönetimin tanınması talebinde bulunmuÅŸtur.
 
YPG yetkilileri ve Ali Memlük arasında 18 Eylül 2016 yapılan görüşmede ise Özgür Suriye Ordusu’na karşı birlikte mücadele etme ve ülke içi sorunların çözümünde YPG’ye de rol verilmesine yönelik mutabakat saÄŸlandı. Bu mutabakatın meyvesi olarak rejim ve PYD/PKK güçleri, Halep’e ortak saldırı düzenlemektedir. Bütün bu geliÅŸmeleri yakından izleyen Türkiye doÄŸabilecek risk ve tehditleri öngörerek Suriye’ye filli müdahalede bulunmuÅŸtur.
 
ABD ve Batı, IŞİD gibi Ä°slami radikalizmle mücadele eden “laik aktör” olduÄŸu için, Ä°srail öngördüğü bölgesel düzen baÄŸlamında Arap olmayan azınlık ve kullanışlı müttefik olduÄŸundan dolayı, Esad yönetimi ise varlığını devam ettirmek, ülke içi partner bulmak ve muhaliflere karşı kullanmak gibi nedenlerle PKK/PYD ile ittifak kurup destek veriyor. Türkiye ise içeride ve Irak sınırında yaÅŸadığı terör tehdidinin bütün güney sınırına sirayet etmemesi için Fırat Kalkanı harekâtını baÅŸlattı. Operasyonun askeri hedefi, güdümlü ve angaje bir örgüt olan IŞİD ve IŞİD tehdidi üzerinden kontrol sahasını geniÅŸleten PKK/PYD terörüdür. Türkiye’nin iki örgütü birden hedef almasının nedeni, bu örgütlerin kullandığı ideolojik motiflerin Türkiye’deki etnik ve mezhepsel fay hatlarını tetikleme riskinin bulunması ve küresel/bölgesel devletlerin bir enstrüman olarak mezkur örgütleri kullanmasıdır.
 
DEVLETLERİN GİZLENDİKLERİ ÖRTÜ
 
Fırat Kalkanı’nın mevcut saha durumu yukarıdaki haritada bulunmakta; ancak harekâtın güneydoÄŸuda Karakozak, güneybatıda ise Bab ÅŸehrinin derinliklerine inerek 5000 kilometrekarelik bir alanın tamamlanması ile son bulacağı düşünülmektedir. Harekâtın stratejik hedefi ise, örgütlerin içinde gizlenerek Orta DoÄŸu haritasını yeniden ÅŸekillendirmek ve Türkiye’yi istikrarsızlaÅŸtırmak isteyen ülkelerdir.
 
23 Kasım 2016 saat 03:30 sularında Bab ÅŸehrinin kuzeybatısında Kefira mezrasında Esad rejimi unsurları tarafından yapılan hava saldırısında üç askerimizin ÅŸehit olması, rejimin ve diÄŸer devletlerin kullandığı en önemli koz olan IŞİD’in yok edilmek istenmesinin kimleri rahatsız ettiÄŸini göstermektedir. Terör örgütlerinin bir yönüyle de devletlerin faaliyetlerinde kendilerini gizledikleri bir örtü olduÄŸu gerçeÄŸi göz önünde bulundurulmalıdır.
 
 
HASAN MESUT ÖNDER-HÜSEYİN BOZAN / KARAR
 
 
HASAN MESUT ÖNDER-HÜSEYİN BOZAN
HASAN MESUT ÖNDER-HÜSEYİN BOZAN
HASAN MESUT ÖNDER-HÜSEYİN BOZAN

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.